Bazen hayatın kendisi fıkra gibidir. Bazen de fıkralar hayatın içindendir. Öğretmenlik hayatımız boyunca öğrencilerimizle öyle anlar yaşarız ki kimi ibret, kimi ders niteliğindedir. Aşağıdaki küçük anekdot da, işte bu küçük yaşanmışlıklardan sadece biri.
Birinci sınıftayız ve eğitim-öğretim yılının ortalarına doğru yol alırken okuma yazma öğrenme çabalarımız devam ediyor. Dersimiz Türkçe ve öğrendiğimiz harfleri kullanarak cümleler oluşturuyoruz. Eğer oluşturduğumuz cümleler içerisinde kullanmamız gereken kelimelerin içerisinde henüz öğrenmediğimiz harfler geçiyorsa, o kelimeyi yazmıyorum ve kavratabilmek için tahtaya resmini çiziyorum.
Bu yazdığım cümlede balık kelimesi geçiyordu. Henüz b sesini vermediğim için, kelimeyi temsilen bir balık resmi çizdim. Yani, cümleyi yazdım, ortasına da bir balık resmi kondurdum. Sınıfın arkasına geçtim, çizdiğim resme şöyle bir baktım, biraz büyükçe olmuştu. Gülerek, “Çocuklar, balığımız da balinaya benzedi,” dedim. Nereden aklına geldiyse Eylül’ün, “Öğretmenim balina yenir mi?” diye sordu. Sorusuna tebessüm ederek, “Bilmem, yenmez herhalde,” diye cevap verdim. Anlaşılan cevabım onu ikna etmemişti ve sorusunun devamı vardı:
“Neden yenmez öğretmenim?”
Ben daha bir cevap düşünmeye bile fırsat bulamadan, Elif cevabı yapıştırdı:
“Ağzımıza sığmaz da ondan!”
Sizce de öyle değil mi ama? Balina ağzımıza sığmaz ki! Sığsa yerdik.
19.12.2011, Pazartesi
Gülyalı Merkez İlkokulu, 1/A Sınıfı,
ORDU