Bölme işlemine başladık. Dersi çok dikkatli dinlemelerini istedim. Bunun üzerine sınıf bütün dikkatini derse verdi, çık çıkmıyor, beni dinliyorlardı. Dersin ilerleyen dakikalarında Tevfik sıkılmış olacak ki, her zaman yaptığı gibi, gerekli gereksiz konuşmaya, arkasına dönmeye, arkadaşlarının ve sınıfın dikkatini dağıtmaya başladı, uyardım. Bir müddet uyarılarımı dikkate aldı, ama çok geçmeden unuttu, tekrar başladı, ben de tekrar uyardım. Ancak biraz sonra yine başlayınca, sırasının önüne gittim, dikildim. Tevfik sırıtarak yüzünü çevirdi, “Vur,” dedi gülerek. Ben de , hiç niyetimde yokken, Tevfik’in kışkırtmasıyla, elimle yüzüne küçük bir şaplak attım gülerek. Öyle güzel de denk geldi ki, şap diye ses çıktı sınıfın sus pusluğunda. Tevfik buna aldırmadı, gülerek sınıfa baktı, arkadaşlarının tepkilerini ölçtü, ama birazcık sakinleşti. Derse devam ettim.
Konuyu anlatırken etkileşimli tahtadan sorular da soruyordum. Sorduğum bir soruya ilk önce Tevfik parmak kaldırdı, “Gel Tevfik, “dedim. Tevfik geldi, soruyu şöyle bir inceledi. Bir çözüm denedi, olmadı, sildi. Tekrar denedi, yine olmadı. Bu sefer elini çenesine götürdü, düşünmeye başladı. Düşünürken parmaklarıyla yüzünde darbuka çalıyordu sanki. Duruşunu değiştirdi, bu sefer aynı şeyleri diğer eliyle yaptı, ıyk dedi, cıyk dedi, bir türlü işin içinden çıkamadı. Konuya yeni başladığımız için, gayet normal bir durumdu ve beklediğim bir şeydi. Yine de takılmaktan kendimi alamadım:
“Ne oldu Tevfik, az önce vır vır ötüyordun, çözemedin soruyu?”
Onun böyle durumlarda ellerini öne sallayıp sırtını kamburlaştırarak, gülme ile gülümseme arası kendine has bir duruşu vardır. Aynı bu şekilde önce sınıfa döndü ellerini salladı, sonra bana döndü, yine aynı pozisyonda sallanıyordu.
“Napiim, demin şamarı yiyince beynim kafamın içinde ters takla attı, tabi yapamam.”
Cevap o kadar hoşuma gitti ki, “Abartsaydın Tevfik,” demekten kendimi alamadım. Bunun üzerine Tevfik daha fazla dayanamadı, bastı kahkahayı. Ben de, sınıf da onun kahkahasına eşlik etttik, bir an için Tevfik’le birlikte dersi de unuttuk, soruyu da, stresimizi attık.
10.03.2025, Pazartesi
Gülyalı Merkez İlkokulu
2/A sınıfı